30 Kasım 2011 Çarşamba

Ahhh Keşkee....


Almanya Birinci Futbol Ligi'nde (Bundesliga) 14. hafta sonunda Borussia Dortmund en yakın ve ezeli rakibi Schalke'yi 2-0 mağlup ederek averajla liderlik koltuğuna oturdu. Derbi karşılaşması dediğin böyle olur diye diye tribünlere baka baka imrenerek izledim. Bizim ülkemizde deplasmana gitmek yasaklanırken, bu derbiyi tribünlerde toplamda 80.000 taraftar izlerken, deplasman seyircisi de tahminen 5000-7500 arasındaydı. Belki de daha fazla. Videolara bakmanızı şiddet ile tavsiye ederim. Hatta bakın!

http://www.youtube.com/watch?v=gDrKAZ4mevA&feature=related
http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=keKxW9A_aRQ

Evet videolar da izlediğimiz üzere maçı kazanan topçular, Dortmund'un fanatiklerinin maç izlediği meşhur kale arkadasında adeta tek vücut oluyorlar. Tellerin üstüne tırmanan oyuncuların coşkusu beni benden aldı.
Bizler ise havalimanında daha formayı ıslatmamış oyuncuları omuzlara almaya devam edelim. Eğer hani formanın hakkını verebilirlerse, maç sonunda tribüne uzaktan alkış yapıp soyunma odasına koşarlar ya da tırıs tırıs havalimanından ülkemizi terk. Çok uzun zaman oldu futbolcularımızın el ele tutuşarak tamamının kapalının önüne gelip bizlerle aynı anda bağırmayalı..

Buarada koreografi ve tribün adına 2 güzel video daha... İzlenmeli..
http://www.youtube.com/watch?v=tVPNAOuJj7g
http://www.youtube.com/watch?v=aYnYr-kjuOg&feature=related

29 Kasım 2011 Salı

Offside (2006)



Offside (2006) :
İran'da kadınların stadyuma girerek erkeklerle birlikte maç seyretmesinin yasak olduğu bir ortamda, İran'ın 2006 Dünya Kupası'na kalmasının belli olacağı son maçı statta izlemek isteyen cesur ve futbol sevdalısı bazı kadınların, maça girebilmek adına neler yaşadıklarını anlatan enteresan bir film. Bazıları kalabalık arasından farkedilmeden girmeyi başarsa da, bazıları da polisin dikkatini çeker ve stadın dışında bir yere, maç bitene kadar göz altında tutulmak üzere götürülürler. İran'da kadının toplumdaki yeri üzerine yapılmış trajikomik bir film olan 'Offside', yönetmeni Jafar Panahi'ye 2006 Berlin Film Festivali'nde Jüri Büyük Ödülü'nü getirmişti.

Genelde taraftarların veya sporcuların hayatları üzerine filmler izlerken, bu tür bir film izleyince insan garip hissediyor ve esasında ne kadar da şanslı olduğumuzu anlıyoruz. Hele ki deplasman yasaklarının başladığı böyle bir dönemde bu film "cuk" yerine oturuyor.

(10 üzerinden 8 yıldız)

27 Kasım 2011 Pazar

Güzel Adam, Güzel Maç, Güzel Skor

Maç öncesi seramonide yine her futbolcunun önünde minikler dizilmişti. Quaresma önündeki down sendromlu küçük kıza o kadar içten sarılmıştı ki bizim de ona sarılasımız geldi resmen. Bazen kızıyoruz ama seviyoruz bu güzel adamı. 2009 şampiyonluğu sonrası Kuruçeşme Arena'da az bağırmadık adını. Daha o zamanlar Boğaz'ın manzarasından bi haberdi kendisi. Geldi, gördü ve kör talihini Beşiktaş'la yendi. Portekiz Milli Takım'ına çağırıldı. Performansı arttı. İstikrarı yine tutturamadı ama onu izlemek her zaman ayrı bir keyif. Daha çok şeyler bekliyoruz ondan. Sonu Guti gibi olmasın.

Trabzonspor maçının ilk yarısı müthiş tempolu ve her iki kalede yaşanan pozisyonlarla başladı. Beşiktaş da Trabzon da öne geçebilecek şansları yakalamasına rağmen gole çeviremeyince devre 0-0 bitti ama bir doksan dakikaya sığacak kadar heyecanı yaşattı izleyenlere. Beşiktaş orta sahadaki kalabalık ve güçlü adamlarıyla rakibi kaleye yanaştırmamaya çalışırken bordo mavililer sık pas trafiğiyle kaleye yanaşmaya çalışıp durdu. Quaresma'nın kişisel becerisiyle yarattığı pozisyonlar golle sonuçlanmadı ama maçın son on dakikasına girilirken kazanılan penaltıyla golü onun ayağından buldu Beşiktaş. Yıllar önce topla oynama oranında % 25 gibi düşük bir yüzdeye sahip olmasına karşın maçı 2-0 kazanan takım geldi aklımıza. O günkü gibi mahkum oynamasa da topa sahip olup gole gitmekten çok rakibin hızını kesip, hızlı toplarla atağa çıkan ve akıllı oyunuyla da skor üstünlüğünü ele geçiren bir takım vardı sahada. Hocanın pekiyi notla sonlandırdığı bir maç oldu kısacası. Darısı Avrupa Kupalarındaki müsabakalara.

Bir ayrı paragraf da Trabzonspor taraftarına. Özel davetleriyle şehire gelen renktaşlarımızı ağırlamaları, tribüne sokmaya çalışmaları son derece güzel ve alkış alan hareketlerdi. Dileriz bu tepkiyi bütün takım taraftarları da aynı sağduyuyla uygulamaya geçirebilir ve tribünler, özellikle deplasmanlar yine rakip takım taraftarlarına açılır.

Trabzonspor: 0
Beşiktaş: 1

(Quaresma 78' *pen)

Deplasman Yasağına İlk Tepki! Trabzonspor Taraftarına Helal Olsun



Trabzon şehrinin kültürünü, taraftar profilini hepimiz biliyoruz. Şehirde bordo-mavi renker dışında başka renk görmek, "rüya da gör de inanma" dercesine imkansızdır. Fakat yeni yasa, futbol terörü bahaneleriyle yönetimlerin ortak kararı sonucunda 4 büyükler arasında deplasman yasağı uygulamasına başlanmasını protesto etmek üzere bugün Trabzonspor taraftarları, İstanbuldan maç için giden bizim Beşiktaş'lı arkadaşlarımızı, taraftarlarımızı karşıladılar. Şuanda şehir merkezinde güzel sohbetler ile maç saati bekleniyor. Umarız olumsuz bir olay yaşanmaz ve akşam da tribünlerden "herkese" güzel bir cevap verilir.

Gelişmeleri anlık olarak facebook sayfamızdan da duyurmaya devam edeceğiz.

21 Kasım 2011 Pazartesi

İyi,Kötü ve Çirkin ...

İYİ : Van Unutulmasın !
Video : http://www.youtube.com/watch?v=n3kZOTEB9ds&sns=fb


KÖTÜ : Sözde Deplasman Yasağı Protestosu ... !?!


ÇİRKİN : Profesyonel Provakatör ... !

13 Kasım 2011 Pazar

İki Resim Arasındaki Farkı Bulun


.......Slaven Bilić 43 yaşında ....................Guus Hiddink 65 yaşında.........
.
Hırvat hoca soğuk İstanbul akşamında başında bere, üstünde mont bile yok çünkü kanı kaynıyor.Genç, hırslı, yerinde duramıyor galibiyet olmasa bile rövanş için avantajlı skora inanmış takımı motive ettiği gibi maç içinde de devamlı oyuncularıyla ilgili.
.
Hollandalı hoca ise 20 sene önce kovularak gittiği bu ülkeden bu sefer çok yüksek meblaya Milli takımımızın başına adeta emeklilik günlerini geçirmek istercesine transfer olmuş gibiydi hatta aylar öncesinden gitme sinyali bile vermişti. Tatlı tazminat maddesi varken yabancılar istifa da etmiyorlar beki de bu yüzden geldiği günden beri donuk ve isteksiz yüz ifadesi ile izledik. Kötü gidişat dibe vurana kadar yardımcısıyla birlikte önlem almadan bizler gibi izlediler. Kendileri inanmıyorlardı ki, sahadaki topçularımızı nasıl motive edebilsinler? Transfer baştan beri yanlıştı sorumluları hesap vermeli, kaybedilen milli servete günah...

03.11.2009 Beşiktaş J.K. :0 - Wolfsburg:3 ........ 11.11.2011 Türkiye:0 -Hırvatistan:3
.
Kötü gidişat 3 farklı mağlubiyet ile dibe vuruyor ve tur atlama ihtimali hayal oluyor. Taraftar haklı olarak tepki veriyor. Amatör yönetici ve sporcu ise verilen tepkiye kendilerini kaybederek konumlarına yakışmayacak şekilde küfürler ile cevap veriyorlar ... O günlerde "ne olursa olsun Beşiktaş başkanına kimse küfür edemez" diyerek savunanlar olduğu gibi şuanda da takım taraftarlığı yapanlar "ne olursa olsun milli takım forması giyenlere kimse küfür edemez" diyerek protesto edenleri eleştiriyorlar. Taraf olmak,yandaş olmak...
.
Tribünler memnuniyetsizliğini küfür etmeden, kişiselleştirmeden elbette belirtebilirler fakat geçmişten gelen kişisel birikimlerini de fırsat bu fırsat diyerek kusmamalılar.. Profesyonel idareciler veya sporcular ise ne olursa olsun tribünlerle iletişime geçmezler.
.
Unutmadan bilerek sarı kart görüp rövanşta cezalı düşen uyanıklara ise bir daha kutsal Milli Takım forması giydirilmemelidir. Yoksa bu kafayla bu kısır döngü de daha çok döner dururuz.

7 Kasım 2011 Pazartesi

Büyük BEŞİKTAŞ J.K. : 83 - Fenerbahçe Ülker : 78



Bayramın ilk günü maç saatinin 16:30 olmasına rağmen Sinan Erdem Spor Salonunda adeta siyah beyaz bayramı yaşanıyordu. Bayramlaşmak için yaklaşık 10.000 Kartal salonda yerini almış Ataköy semalarında tezahüratlarımız yankılanıyordu.

Maça istekli ve hızlı başlayan oyuncularımız ve tribünlerden gelen müthiş destek ile karşılaşmayı hep önde hatta açık ara farkla götürdük. Fakat klasik Beşiktaş stresini yaşamadan maç bitmeyecekti. Bir ara fark kapanmış olsa da, adeta yaşadığımız stres yeterlidir, diyerek maçı kazanmasını bildik. Belki eurolig de mücadele edemiyoruz fakat bu seyirci ve 1-2 takviye ile sanırım çok büyük işler başarabileceğimizin sinyalini de herkese gösteriyorduk. Alınan galibiyet ile birlikte bayram bizim için gerçekten bayram oluyordu.

Herkese iyi bayramlar...


Tek Vücut Olabilmek, Karambolde Ayakta Kalabilmek


Sanırım efsane Liverpool maçından beri tribün ve alınan galibiyet ile en keyifli maça şahit olduk geçtiğimiz perşembe akşamı. Maçın açık kanaldan verilmesine rağmen biletlerin normal seviyeye çekilmesiyle birlikte tribünler tamamen doluyordu. Maç başında esasında her maç öncesi yapılması gereken atkı şov ile sinerji oluşturuluyor, hep bir ağızdan aynı tezahüratı haykırarak tek vücut oluyorduk.

Dinamo Kiev cidden enerjik ve çevik bir kadro yapısına, oyun anlayışına sahip. Kıran kırana geçen mücadele de orta sahamız da oyundan düşmeyince atan kazanır havasında bir maç oluyordu. Bulduğumuz pozisyonlarda atılması gerekenleri atamasak da Egemen'in şık kafa golü ile öne geçiyor fakat ara ara ecel terleri de döküyorduk. Hele son dakikalar içinde öyle bir karambol yaşıyorduk ki aman Allah korusun bir daha tövbeler cinsinden.

Ne mutlu ki galip geldik ve o pozisyon sonrası kalp krizi yaşayan kötü haberler almadık ama adeta tribünlerdeki ve tv başındaki biz Beşiktaşlılar bu sınavı da atlatıyorduk. Bana göre bu maçın mutlu sonla bitişinin başında topun bu sefer bizi sevmesi, kenetlenmiş ve tamamen dolan tribünler sonrasında da malesef ara ara maç seçen topçularımızdı. Şimdilik avrupa maceramız devam ediyor umarım bu sefer geçen seneden daha da ileriye gideriz.

Maçın fotoğrafları : http://www.academybjk.com/fiks/arsiv1112/f1.html
Maçın Videosu : http://www.academybjk.com/fiks/arsiv1112/f1101.html