25 Eylül 2010 Cumartesi
Sonuna Kadar
.
Son yıllarda Beşiktaş'ın maçlarında gol gecikirse takımdan tribüne de sıçrayan bir panik havası dalga dalga yayılır ve daha yetmişli dakikalarda sanki maç bitmişçesine gereksiz bir stres yaşanırdı. Bu hissiyat da oyuna yansıyarak keyifsiz bir hale dönüşür sonuç olarak da tabelada göze hoş gelmeyen skorlar yazılırdı. Artık bu değişti. Beşiktaş oynadığı bütün maçları sonuna kadar kovalıyor. Kazandığı bir maç sonrası bunu yazmak kolay gözüküyor olabilir. Zira CSKA Sofya maçındaki gibi bu maçta da yine bir son dakika golü bularak üç puanı kazanmış olsak da son saniyelerde az kalsın kalemizde göreceğimiz golle iki puandan olacaktık. O zaman da fikrim değişmeyecekti çünkü takımın hissettirdiği net olarak bu.
.
Guti'nin olmadığı orta sahada Aurelio, Ernst ve Necip öyle bir duvar oluşturdu ki Antalyaspor'un golü bulması mucizelere bağlıydı. Yediğimiz golde takımın bu maçtaki en zayıf halkası (bence) olan Hilbert'in ve kaleci Hakan'ın büyük hatası onlar için bu mucizenin gerçekleşmesi anlamına geldi. Arkadaşları son dakika golüne rakip yarı sahada sevinirken ikisinin kendi yarı alanımızda kucaklaşması gözden kaçmayan bir kareydi. Tribünler maç 0-0 iken de öne geçtikten sonra da oldukça iyiydi fakat yenilen golden sonra biraz sinerji kaybı oldu. Esas güce güç katılması gereken dakikalarda sesler az çıkarken gol sonrasında sevinci çığırmak olmuyor.
.
İyi yolda gidiyoruz, içeride de dışarıda da mahkum oynamadan doksan dakikanın sonuna kadar kovalıyoruz. Darısı Perşembe günü Viyana'daki maça, sonuna kadar gidip Dublin'de şu takımı izlemek ne güzel olur.
.
Beşiktaş: 2
Antalyaspor: 1
17 Eylül 2010 Cuma
Kolay Olmadı
.
11 kişi sahada, 7 kişi kulübede. Fotoğrafta soldan üçü sonradan oyuna dahil oldu. Beşiktaş'ın bu seneki kadro zenginliği tartışılmaz olsa da bazı mevkilerde hala sıkıntı yaşıyor olması da enteresan. CSKA maçında takımın kazanma arzusu üst seviyedeydi. Golcü eksikliği, kötü zemin ve kapanan rakip sebeplerinin yanına hocanın hafta sonu oynanacak derbi maçını düşünerek oyuncu saklaması sonucunda 1-0'lık skorla alınan üç puan çok değerli.
.
Maçın daha 7. dakikasında Holosko girdiği pozisyonu gole çevirse çok daha farklı bir maçtan çıkmış olacak ve bambaşka şeyler yazacaktık. Ya da Tabata'nın 77'deki şutunu kaleci çıkartamasaydı en azından bu kadar heyecan yaşamayacaktık. Sonuçta kazandık. Zaten gruptan çıkmak istiyorsak, içerde oynayacağımız maçları kazanmamız gerekiyor. Oyun içerisinde zaman zaman topa yetişemeyen Hilbert'e veya geriye oynayan oyunculara karşı çatlak sesler çıktı tribünlerden. Her maçın 4-0 kazanılamayacağını idrak edemeyen skorseverler de var malesef. Belki maç golsüz sona erseydi, o kişiler takımı bile ıslıklayabilirdi. CSKA Sofya tamamen bir puan için gelen bir deplasman takımı mantalitesinde 'atarsam bir tane, ne ala' dercesine oynadı. Cılız atakaları ofsayt bayraklarına takılırken, bir iki pozisyon da Hakan'ın ellerinde eridi.
.
Maçın kahramanları golüyle Ernst ve sol kulvardan attığı inanılmaz deparlarıyla Deli İbrahim'di kesinlikle. Maçtan tribün adına huzursuzluk verici detay ise golden sonraki tezahüratların Fener aleyhine olanlarında sesin daha gür çıkmasıydı. Elbette iki gün sonra gideceğimiz Kadıköy'e mesaj iletmek tribünün doğasında var ama önce Beşiktaş...
16 Eylül 2010 Perşembe
7 Eylül 2010 Salı
11-16-19 Eylül
.
İnönü Stadı'nın bozuk zeminin düzeltlmesi biraz daha zaman alacak gibi görünüyor. Bayramın üçüncü gününde bu sahada Ankaragücü ile oynayacağız. Hafta içinde UEFA'daki ilk maçımız da yine içerde. Bu iki maçtan sonra da istikamet Kadıköy. Öncelikle bu sürenin sakatlık yaşamadan geçmesini dileyelim.
.
Beşiktaş transfer sezonunu son gününü herkesi şaşırtan bir transferle kapadı. Eksik olan forvete tanıdık bir sima ile takviye yapıldı. Bu transfer kimilerini tatmin ederken kimilerini memnun etmedi. Suç herkesi şöhretli isimlerle heveslendirip umutlandıranların elbette. Yoksa Fatih Tekke kalitesi belli bir golcü. Yaşı ve son yıllardaki performansı tartışılabilir olsa da imza törenindeki açık sözlülüğüyle diğerleri gibi kaypaklık yapmayan bir adam olduğunu belli etti. İyi oynamasını ve fayda sağlamasını beklemekten ve destek olmaktan başka bir şey düşünülemez artık.
.
Beşiktaş'ın transferler sonrasında henüz sezon başında ulaştığı performans ve zengin kadro yapısı geçen seneki Galatasaray'a benzetilerek, ileriki haftalarda düşüş yaşayacağı beklentisi oluştu bazı kesimlerde. Beşiktaş çok pozisyona girmesine rağmen kolay gol atamıyor, çok pozisyon vermesine rağmen de kolay kolay gol yemiyor. Geçen seneden beri sıkıntı yaşanan sağ kanat hala pek verimli değil. Yani uzun lafın kısası eksiksiz bir takım değiliz ama rakiplerimize göre bir adım öndeyiz sanki.
.
Beşiktaş elemeler ve lig dahil oynadığı en ciddi rakibi olan İBB'ye 2-0 mağlup olurken tehlike çanlarını değil, uyarı zilleri çalıyordu sadece. Her rakibe karşı aynı sistemle oynanamayacağını gözler önüne seren bir maç oldu. İlk golü bulabilseydik en azından sahadan mağlubiyetle ayrılmamış olabilirdik. Şimdi önümüzde üç farklı rakip var. İlki iddalı ama istikrarsız kadrosuyla sahamızda ağırlayacağımız Ankaragücü. Bozuk zeminde CSKA maçının provası mı yapılır bilemiyorum ama bu takım şampiyonluğa yürüyecekse evinde maç kaybetme lüksü yok. Öyle ya da böyle kayıpsız geçmek zorunda. Sonra CSKA maçıyla gruba başlayacağız. Eğer ki gruptan çıkma iddiamızı göstermek istiyorsak bu maçtan da 3 puan çıkarmamız şart. Tabi bunlar gönülden geçenler. Eğer ki gönülden geçenler gibi bu maçlar da üçer puanla geçilirse biz de daha bir inançlı şekilde geçeriz vapurla Kadıköy'e.
.
Bu üç maç Beşiktaş için bu senenin nasıl geçeceğini gösterecek üç maçtır bence ve kolaydan zora doğru oynayacağımız için şanslıyız. Transfer sezonu kapandığına göre eldeki kadroyu en verimli şekilde kullanma işi Schuster'e düşüyor. Sekiz günde üç galibiyet almak uzak değil. En azından yenilmez değil ama güçlü bir takımımız olduğun biliyoruz. Geçen sene golü kimin ayağından bekleyeceğimizi unutmuşken bu sene kimden gelse şaşırmıyoruz. 19 Eylül gecesi bu yazıyı anımsatarak üçüncü galibiyetimizin de keyfiyle yazarız önümüzdeki günlere dair düşüncelerimizi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)