31 Aralık 2010 Cuma

Yeni Yılınız Kutlu Olsun !!!


(Orjinal hali için lütfen resmi tıklayınız)

Büyüklere Oyuncak

2011 hediyesi olarak, bana şöyle bir oyuncak alan olsaydı hiç fena olmazdı. Önümüzdeki 3-4 ay boyunca bunun hele bir de kartal modeli üretilirse demeyin keyfime.. Dublin'deki UEFA finaline havada süzülerek giderim :)

Tamam tamam farkındayım bu kadar hayal yeter, ama bu kadar transfere artık Beşiktaş'ımız ile birlikte Dublin'e finale gidelim. Yeter ki gidelim de ben razıyım otostop bile yapmaya...

2011 Beşiktaş'ımızın senesi olsun, sağlıklı huzurlu mutlu bol galibiyetli iyi seneler...

30 Aralık 2010 Perşembe

Köy Ortada Klavuza Gerek Yok!!!


.
Akatlarda boş geçmeyen hatta fırsat bulabildiğinde de gözünü kırpmadan deplasmanlara giden değerli arkadaşım 'Barış Uzel' tribün emekçisi bakın ne diyor...
.
"Bu bir FIBA EUROCUP maçında çekilmiş olan fotoğraf. Hiçbir yönetici maçta değil, basketboldan sorumlu yönetici yok, basketbol şube sorumlusu yok, yok oğlu yok... İlgisizlik, yalnız bırakma bir yana, maçta bir sorun çıksa , olay olsa, FIBA gözlemcisiyle, saha komseriyle ya da hakemlerle, müdahale edebilecek kimse yok. Burak Bıyıktay'a kızıyoruz ama Burak Bıyıktay ne yapsın bu duruma?"
.
Biraz bu işlerden anlayanlar Tofaş maçı sonucunu veya diğer maçların akibetini zaten bekliyorlardı. Niye mi?
.
Başkanımız ile yöneticilerimiz seçim sonrası aldıkları sorumluluğu yerine getirip makamlarının hakkını verip, onlara ait olan koltuklara oturmak yerine salona uğramaz, İstanbul'da bulunan 27 derneğimizden hiç bir organizasyon olmaz, kulübün gerçek sahibi denilen (İstanbulda yaşayan yaklaşık 5.000) kongre üyesinden Iverson'lı basketbol takımımıza ilgi ve destek olmaz ise bu iş bitmiştir. Esasında "olmaz ise" demek Polyanacılık oluyor malesef köy ortada klavuza gerek yok !!
.
Önceki sezonlarda da sistemli şekilde kendi parasıyla maçlara gelen taraftarları da soğutup, hedef kitlenizin sadece tüketimci seyirci olmasını istediniz, artık taraftar grupları da maçlara gelmiyor. Gelen insanlarda seyirci müşteri formatına dönüştü. Buyrun işte sonuç ortada: Iverson popülerliği bile İstanbul'a geleli 2 ay olmadan tükendi ve bu zihniyet ile malesef anca derbilerden derbilere dolar Cola Turka Arena salonu.
.
Unutmayın müşteri taraftar gibi enayi değildir, keyfine düşkündür, kazıklanmaya gelmez parasının hakkını arar, saygın hizmet bekler kendini yormaz, işine geldimi uğrar daha önemli işi varsa hatırlamaz, mutsuz olduğu ortamlardan elini ayağını çeker, çekti mi geri kazanması ise çok zordur....Basketbol takımımızın ve salonun durumu ortada emeği geçenlere tebriklerimizi sunarız...

29 Aralık 2010 Çarşamba

Türk Hackerlar İş Başındaymış !!!


Rum Gazeteleri 'Türk Hackerların İstilası' Şirketlerin Örgütlerin Sistemlerini Bloke Ediyorlar' başlıkları altında verdikleri ve fotoraflarla destekledikleri haberlerde, Rum polisinin son 24 saattir alarm verdiğini ve Türk Hackerların Rum Örgütlerin ve Şirketlerin internet sitelerine yaptığı müdahaleleri göğüslemek için mücadele gösterdiğini yazmış. Hatta konuyla ilgili bir basın toplantısı düzenleyen Rum Polis Basın Sözcüsü Mihalis Katsunotos; Elektronik Suçlarla Mücadele Ofisi 'nin yaptığı araştırmaya göre 100 den fazla örgüt ve şirketin internet sitesine izinsiz müdahalede bulunulduğunu savunmuş..
Sanırım şimdi de mazlumu oynuyorlar. Eğer cidden bizim hackerların icraatı ise yakalanan hacker olursa onlara da 3 maçlık internet yasağı verilsin nasıl fikir?

28 Aralık 2010 Salı

Yabancı Madde Dediğin


.
Ülkemizde her önüne gelen çok bilmiş yerden yere vurur futbol taraftarlarımızı, spor basınının ünlü kalemleri devamlı eleştirirler Türk sporseverleri, tribünleri, taraftar gruplarını. Sahaya atılan 3-5 meşale veya plastik su bardakları abartılır edilen küfürler manşet yapılır. Ukalaca devamlı olarak Avrupalıların ne kadar medeni olduğunu anlatırlar. Malesef bu söylemlere inanan çoktur fakat hiç araştırma yapma gereği duymamışlardır. Ne söyleyenler ne de dinleyenler.


.
Oysa ki Avrupa'da yakılan meşaleler, çıkan kavgalar, sahaya inme sonrasında rakip oyuncuları veya taraftarları kovalama durumlarını saysak kolay kolay bitiremeyiz.
Hatta KsK'lıların daha geçen hafta başına geldi. 3 maç ceza aldı Apoel takımı. Biz de 3 hafta önce BJK İnönü stadyumunda sahaya bir akli dengesi bozuk Bursalı girdi diye 2 maç ceza aldık !!! (oysa ki saha dışı adli vakadır, öyle olması gerekir)


.
Fotoğraflar sadece sahaya atılan yabancı maddelerden seçilmiş 3-5 kareden ibaret.. Bunlar gibi daha neler vardır acaba benim de bilmediğim veya hatırlayamadığım. Ne cezalar verildi bilemiyorum bu maddelerden dolayı bunları yapanlara fakat bizdeki atılan cisimler genelde bilindik oluyor keza Avrupalılar ciddi ciddi yabancı madde atıyorlar.


.
Bu yabancı maddelerin atılması bir yana dursun, bunların içeri sokulması güvenlik boyutunun ne derece ortada olduğunu da gösteriyor. Hani bizi hor görenler, bize geri kalmış toplum olarak bakanlar, madem öyle biran önce Avrupalı olalım da rahat rahat takılalım dedirtiyorlar !!!

Not:Spor yasası çıksın, başkasının canını yakanın canı yansın fakat sadece spor zamanı değil, gündelik yaşamda da suç işleyenler unutulmasın. Her maça giden taraftara holigan muamelesi yapılmasın. Malumunuz taraftar denilen kişiler maç zamanı uzaydan ışınlanmıyor...

27 Aralık 2010 Pazartesi

Biri "Paf Takımı" mı dedi?

Dün oynanan maçdan sonra resmi sitemiz her zaman ki gibi sınıfda kalırken KsK yönetimi ise aldığı karar ve bunu uygulaması ile takdiri hak ediyordu.

Resmi sitemizde maç ile ilgili haber malesef yüzeysel şekilde verilmiş.
Beşiktaş Cola Turka Erkek Basketbol Takımımız, ligin 11. hafta maçında Pınar Karşıyaka’yı 89-65 mağlup etti. Başkada detay bulabilene aşk olsun. (Kim kaç dakika oynadı, kaç sayı attı, tribünlerden fotoğraflar gibi gibi)

Ksk yönetimi ise Apoel maçında rakip takım seyircisinin saldırısına uğradığı için mental yorgunluk gerekçesiyle maçın ertelenmesini istemiş ancak bu talepleri kabul görmediği için Basketbol Federasyonu’nu protesto amacıyla İstanbul'a genç takımını getirmişler coach Hakan Demir de salona çıkmamış. Maçlar, mağlubiyetler, galibiyetler unutulur ama sağlam duruş unutulmaz. Aldıkları kararı uygulayabildikleri için tebrikler Karşıyaka yönetimine.

Not: Akatlar Spor Salonumuzda biz Beşiktaşlı taraftarlara uygulanan küstah tavırlardan dolayı yaklaşık 1 senedir gitmiyorum taki deplasmana gelen taraftarlara gösterilen pankart bayrak asma rahatlığı bizlere tekrardan gösterilene kadar da gitmeyi düşünmüyorum..

25 Aralık 2010 Cumartesi

Hepimizin Bildiği...



Şekil A: Bu fotoğrafta görölen bildiğimiz uzun eşek oyunun biraz abartılmış hali.



Şekil B: Kasapta çalışan arkadaşın canı sıkılmış, tavukları eşek yapmış..



Şekil C: Bir de bu tip eşek modeli var. Hem manşet oluyorlar hem de malesef adam olamıyorlar. Allah cümlemizi bu tip eşeklerden korusun...

24 Aralık 2010 Cuma

Taraftar Çıldırdı!



Sezon başında başlayan ve devamlı yapılan yıldız transferler sonrası, taraftarlar olarak gazı alıyoruz ve doğal olarak da havaya giriyoruz. Hayallerimiz toz pembe, umutlarımız yeşeriyor ve henüz günümüze kadar somut bir netice olmasa da çıta devamlı yükseliyor. Ligde takımımızın durumu şuan kötü, önümüzde Uefa Avrupa ligi önemli Kiev maçı ve Türkiye kupası hedefi var. Zaten bu transferler Türkiye kupası için yapılıyorsa durum vahim. Hedef Dublin'ler, vizyon Avrupa'da hersene başarılar olmalı...

Kulübün, idarecilerin, transferi yapanların hedefi, vizyonu, niyeti nedir ben bilemiyorum tabi ama taraftarlar olarak biz bu gazla düz duvara tırmanmaya başladık bile. Hatta tırmanmışken duvardan inmeye niyetimiz de pek yok!! Benim tek korkum temelsiz yükselen beklentilerimiz, yeşeren umutlarımız, alınacak kötü sonuçlar sonrası doğabilecek hayal kırıklıkları ile kulübün gelir-gider dengesizliğindeki iflası sonucu hepimizin gerçek anlamda çıldırması...

Sonucu ağır olur rahmetlinin "Fes başıma fes başıma" repliğindeki gibi huni başımızdan eksik olmaz, taş üstünde taş kalmaz !!!

22 Aralık 2010 Çarşamba

Sıkıntı Var


Beşiktaş Erkek Basketbol Takımımız, Eurocup B Grubu’ndaki son maçında uzatmalarda BG Goettingen’i 91-86 yendi yenmesine fakat avrupa defteri bu maç ile birlikte kapanmış oldu. Kupada elenmemizden daha önemli olan ise Akatlar Spor salonunun bizim için deplasman havasında olması. Şehrin merkezinde de olsa ulaşım sorunu var. Bunun yanında salon görevlileri taraftarı her seferinde yıldırdı ve soğuttular yuvamızdan, seyirci desen zaten ya başarıya gelir yada yıldız oyuncuya. Başarı yok yıllardır, zaten hedefde yok. Fakat yıldız oyuncu var diyebiriz malum transferi ile bir hareketlenme olsa da oda şimdiden unutuldu..

Sakat olan yıldız oyuncumuz Allen Iverson, karşılaşmayı tribünden izledi. Sıkıntı var, tribünde olması gereken seyirci evde, parkede koşturması gereken Iverson tribünde durum üzücü. Diyenler olabilir bu adam parkede koştursun diye alınmadı. İyi hoşta maden tribünde misafir edeceğiz ozaman Sharon Stone, Brook Shields gibi yıldızları misafir edelim. Iverson'a verilen parayla sene de 3-4 misafir konuk oyuncumuz olsa hem salon daha çok dolar, hemde dünya basınında daha çok ilgi çekeriz.. Demedi demeyin...

21 Aralık 2010 Salı

Keyifli Başlayan Kötü Biten Pazar


Pazar günü malumunuz Beşiktaş'ımızı sürgüne yollamışlardı. Hem seyircisiz hemde tarafsız saha cezası verilmesi tartışılır. Düzgün alınmayan önlemler yüzünden saha dışında olaylar çıkmış ve istenmeyen üzücü olaylar olmuştu. Bu olaylar adli vaka olarak Beşiktaş'ı, futbol seyircisini ve kombine almış taraftarları bağlamamalı idi.

Neyse ben pazar günü oynanan Kasımpaşaspor-Eskişehirspor maçı izlenimlerimi aktarayım. 2 takımın taraftarları omuz omuza İstiklal caddesinde yürüdüler, stadyuma girdiler. Hatta Eskişehir tribününe giren Kasımpaşalı olduğu gibi Kasımpaşa tribününde Es Es'liler bile vardı. Keza ortak atkılar,bayraklar hemen hemen herkesin elinde. Peki benim dikkatimi ne mi çekti? Arada bırakılan güvenlik boşluğu, güvenlik görevlileri ve çevik kuvvet... Birde maç bittikden sonra yarım saat stadyumda bekletilen Eskişehirspor taraftarları.. Sanırım bu hafta sevenleri ayırmayı tercih ettiler ne de olsa 15 gün önce nefret edenleri biraraya getirmişlerdi.

Soğuk ve yağışlı havaya rağmen omuz omuza İstiklal caddesi yürüyüşü, bandonun sesi ve kalabalık yapılan deplasman bu haftasonumun keyifli geçmesine neden oldu. Keyifli geçen pazar gündüzü yerini akşam başlayan bizim maça bıraktığında malesef kaybettiğimiz puanlar ile tekrardan tadımı kaçırıyordu. Sahipsiz Beşiktaş sürgünde kaderine mahkum !!!


20 Aralık 2010 Pazartesi

Sinir Bozucu

Takımdaki anormal sakatlıklar kafamı kurcalarken sabah sabah şans eseri bu videoyu gördüm ve sizlerle paylaşmak istedim.

"Takımdaki anormal sakatlıklar mı?" yoksa "lastik gibi şekilden şekile girebilen bu üç kızımızın dans edişi mi?" daha sinir bozucu pek karar veremedim. Peki ya sizce?

18 Aralık 2010 Cumartesi

"Ukrayna'ya Deplasman Yapsak Mı?" Diyenlere


.
Kuralar çekildi; rakip Dinamo Kiev, ilk maç 17 Şubatta İstanbul, rövanş ise 24 Şubatta Kiev'de ve şimdiden sağda solda herkes "acaba Ukrayna'ya deplasman yapsak mı?" fiskosunda. Daha önce iki kez karşılaştığımızı hatırlıyorum. Çocukluğumda acı , gençliğimde ise tatlı hatıraları var. İnşallah bu seferki daha da tatlı geçer ve gülen taraf biz oluruz.

Tatlıdan kastım sahada galibiyetler, tribünlerde ise güzellikler. Saha dışında ise aman dikkat. Aman dikkat diyorum çünkü Ukrayna'da hanımlar şimdiden diken üstünde. Fotoğraf daha önce yapılan bir eylemden, eylemin konusu belli ve bu konu hiç hoş değil.

FEMEN adlı sivil toplum örgütünden bir temsilci bakın aynen şöyle demiş;
"sarhoş 'turistler' kentin ana caddesinde kızlara sarkıntılık yapıp, uygunsuz tekliflerde bulunuyor. Bir keresinde Türk bir gazeteciye, 'Eğer yabancılar sizin ülkenizde aynısını yapsalardı ne olurdu?' diye sordum. 'O turistler oradan çıkamazdı' dedi".... Kısacası kendine, yakınlarına, sevdiklerine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma, her zaman empati kur, çevrene saygılı ol.

Uzun lafın kısası ve deplasman yapmayı düşünen büyük taraftarımıza, hem kendimizi rezil etmemek hemde sadece Beşiktaş'ımızı desteklemek adına, Kiev'e gelmeyi düşünenler lütfen aklınız ve kalbiniz sadece Beşiktaş'ımızda olsun enerjimizi galibiyetler için harcayalım!!

16 Aralık 2010 Perşembe

Ultras Kültürü


.
Tribün kültürü, pankart şekli özet ile organize olup bütünlük ve görsellik sunabilmek. Kısacası ultras kültürü bizim tribünlerimizde pek göremediğimiz, adını bildiğimiz fakat ne anlama geldiğinin farkında olmadığımız bir olgu. Çoğu zaman üşeniriz işimize gelmez emek vermek, genelde makaracı ve bencilizdir. İki dakika bayrak sallamak, dağıtılan konfetileri beş dakika elde tutup beklemek zor gelir. Bayrak sallayan çıksa 'göremiyorum' diye müdahale edilir.
.
Daha önce Marsilya tribünlerini hayretler içinde izlemiştim. Bizim eski açık tribünü 90 dakika boyunca iki katlı gibiydi. Her yere götürdükleri "Ultras" pankartlarını maç boyunca ellerinde tuttular. Beş dakika bozulmadı bile o kadar muntazam, bir o kadar disiplinli şekilde durdular ki... Asacak yer yok muydu? Ön teller dolu da olsa illaki biyer bulunurdu ama deplasman tribününde yapmak istedikleri kendi stadyumlarındaki dizilişde durmak idi. Kendi evlerinde "Mtp" ve "South Winners" grupları yukarı tarafta, "Ultras" grubu ise alt tarafta maç izliyorlar. Bu sefer sadece yerleri değiştirmişlerdi fakat grupların diziliş düzeni birbirlerine karışmamıştı.


.
Dün akşam Rapid Wien taraftarları iddiaları olmamasına rağmen bizim eski açıkta yaklaşık 500 kişi olarak yerlerini almışlardı. Ön tellere pankart asmak yasak olmamasına rağmen asmadılar. Hatta tribünü yukarı tarafta oluşturdular ve pankartlarını 90 dakika boyunca ellerinde en önde tuttular. Bunun amacı belliydi tabi, biraz tribünden anlayanlar için ama anlamayanlar saydırmış bile olabilir 'salaklara bak' diye.

Bilhassa deplasmanda tribünde ses boğulmaması için aşağıda değil yukarıda durulmalıdır ama Rapidlilerin düşüncesi sadece bu değildi. 2 amigosu tellere tırmanmak yerine önde rahat rahat durdu. Aşağıda demirlerin oraya mevzilenmiş fotoğrafçıları vardı. Tribünü yukarıda kurarak hem kendi fotoğraf ve videolarını rahat rahat çekebildiler hemde sayıları kendilerine ayrılan yeri dolduramayacağı tribünde dağınık durmak yerine toplu durdular.

Aynı renkte bereler, maç boyunca elde sallanan irili ufaklı bayraklar, soğuk ve yağmura rağmen iki dakika bile bozulmadan elde tutulan pankartlar, gereksiz ses çıkarmak yerine zamanında kullanılan davul ve kuru gürültü yerine etki edecek şekilde 90 dakika bağırmaları. Unutmadan meşale de yaktılar. Bu da bizim Çarşı Berlin'in Viyanada yaptığı meşale şovuna misillemeydi.



Bu fotoğrafta Belgradlılara ait, şu anda fotoğrafını bulamadığım 2006-2007 sezonunda Milanlıların da Old Trafford Stadyumu'nda, kendilerine ayrılan 2. katta pankart yasağı yüzünden, "Brigate","Commandos Tigre" pankartlarını 90 dakika elde tutmaları da pankart kültürüne verilen önemi gösteriyor. Keza Avrupa'da pek yaygın olan pankart araklamalar sonra tribünde ters açmalar gibi hadiseleri de artık başka zaman blogumuzda irdeleriz.

14 Aralık 2010 Salı

Trabzon Yapınca Şov, Beşiktaş Yapınca Ceza


.
Trabzonsporlular şampiyonluk havasına girip doldurdukları stadyumların tribünlerinde yaktıkları yanıcı maddeler ile güzel görüntü oluşturmuştu. Biz tribüncülerin hoşuna gider bu tür meşaleli görüntüler. Ya pekiii biz Beşiktaşlılar, bırakın tribünlerde yapmayı, sokaklarda takım otobüsümüz ile konvoy yapalım dedik. Sonuç mu? Polis panzer ile saldırmıştı.



Özet ile basın ve idarecilerin gözünden... Trabzonsporlular yapınca mükemmel görüntüler,şov... Aynı olayı Beşiktaşlılar yapınca görmek istemedikleri yabancı maddeler, holiganizm ve ceza..

Kadıköy'de, Ali Sami Yen'de maç öncesi ve sonrası yemediğimiz küfür kalmaz, kendi takımlarını desteklemek yerine, bizim tezahuratlarımıza kontrasıyla küfür ederler ama İnönü'de ise sözüm ona 'ne ara edilmiş' olan 52 saniye küfürden dolayı seyircisiz oynama cezası verirler...

Kahpe Bizans... (!)

11 Aralık 2010 Cumartesi

Deplasman Yollarında


Eskişehirspor deplasmanının en güzel yanı tren ile ulaşımın rahat olması. Genelde deplasmanlara otobüs,araba veya uçak şekli yapıldığı için Eskişehir deplasmanının tadı da bir başka oluyor.



Pankartları astık, nevalemizi masaya yatırdık, güzel sohbetler şarkılı türkülü tezahuratlar eşliğinde tıngır mıngır gücüne güç katmaya gidiyoruz...

10 Aralık 2010 Cuma

Beşiktaş, trenle Eskişehir'e gidecek..


Sene 2 mart 1979, Beşiktaş futbol takımı tren ile deplasmana gidiyor. Aradan 31 sene geçmiş hey gidi heyyy.. Artık futbol takımları uçak ile gidiyor ama tren ile deplasmanın keyfi de bir başka olur. Avrupada en çok kullanılan ulaşım aracı tren iken ülkemizde malesef sadece belli şehirlere nasip olabiliyor. Hugo olsa sorardı şimdi "nereye çufçufluyoruz?" diye..
Haydi bakalım istikamet belli yolcu yolunda gerek demişler, ekspres olsun anca gideriz..

7 Aralık 2010 Salı

Eskişehirspor Deplasmanı 05.02.1989

.
Hep sevmişimdir Eskişehir deplasmanlarını.. Şehri, insanı, tribünleri özeldir, farklıdır... Umarım cuma günü 3 puanı alır hasarsız döneriz. Hak eden kazansın. Hem sahada hemde tribünlerde dostluk içinde güzel bir karşılaşma olması dileğiyle...

Porto Deplasmani 2010


.
Artik Portekiz deplasmanlarini tarihlendirmek gerekiyor zira iki senede bir Portekiz'e gitmekten biktik desem yalan olur. Bu sene 3. Portekiz , 2. Porto seferimizde, bizi nelerin bekledigini bilerek, ama yinede ilk defaymis gibi daha önceki heyecani yasayarak basladi.

.
Porto'ya uygun fiyattaki ucaklar genelde eskiden İngiliz veya Amerikan üsleri olan simdi havaalanlarina cevrilmis kücük havalimanlarindan kalkiyor. Bunun icinde grubumuzun yarisi Düsseldorf Weeze,diğer ise yarisi Frankfurt Hahn havalimanindan Porto'ya hareketlendi. İlk Portekiz seferimizde 20 kisiyken simdi 200 kisi ile portekize ucmak gercekten heyecanimiza heyecan katiyordu.


.
Porto'ya indikten sonra "Ya 50 defa geldigimiz memleket!" edasiyla sehir merkezine ordanda kalcagimiz otellere yöneldik. Macin aynı aksam olmasi,ertesi günde dönecek olmamiz güzel havanin ve bu güzel sehrin sefasini pek süremeyecegimiz anlamina geliyordu. Otellere yerlestikten sonra karnimizi doyurup bulusma noktamiza gittik. Nehir kenari gayet güzel mekanlarin oldugu bir yer.
.
.
Orada hafif demlendikten ve karnimizi doyurduktan sonra stada dogru yola ciktik..Metro istasyonlari "Besiktas" diye inlerken bunca yildir verdigimiz emegin karsiligini aliyoruz galiba demekten kendimizi alamiyorduk.


.
Stadyuma vardiktan sonra her zamanki gibi ilk is pankartlarimizi asma derdine düstük. Gecen senelerin aksine Porto stad görevlileri sag tarafta pankart yerlestirmek icin olusturulan beyaz seride pankart asmamizi yasakladi.Sebebini sordugumuzda güvenlik icin gibi komik bir neden söylediler.Halbuki hem biz önceki macta, hem de bu sene Rapid taraftari oraya pankartlarini asmislardi.Malesef bizde pankartlarimızı koltuklarin üzerine sermek zorunda kaldik.


.
Mac basladiginda acikcasi Quaresma'nin yoklugu ve ilk mactaki hüsran nedeniyle bu mactan puan alacagimizi düsünmüyorduk.Söylentilerin aksine Porto'da as kadrosuyla sahadaydi. Ilk yarida Hakan'in gereksiz cikisinda hakem penalti vermis ve Porto Falcao ile 1-0 öne gecmisti ama Rodriguezin gördügü kirmizi kart ve Besiktasimizin maglubiyeti kabullenmeyen futbolu Nihat'in eski günlerini akillara getiren füzesiyle 1-1 yakalamis, Toraman'in kirmizi kartla oyundan atilmasina ragmen mac sonuna kadar bu skoru korumayi bilmisti takimimiz.
.

.
Mac cikisinda coskuyla otellerimize gidip üzerlerimizi degistirdik. Nehir kenarinda bir balikcida geleneksel olarak her seferinde yaptigimiz gibi baligimizi yedik ve otelimize döndük.Ertesi gün azda olsa sehri gezerken maci ve tribünü konustuk, bir dahaki maclarda nelere dikkat etmemiz gerektigini neler yapmamiz gerektigini kararlastirdik sonra arkadaslarla vedalasarak ucakla Almanya'ya döndük.Insaniyla, havasiyla, kosullariyla yasanasi bi ülke Portekiz. Deplasmanlari olaysiz geçiyor, insanlari sicak kanli ve sevecen.Quaresma'dan olusan Besiktas sevgisini hissettik.
.

.
Bizler "Quaresma" diye tempo tutarken bizlere katilmalari ve bir bayan taraftarin arkasinda Quaresma yazan Porto formasini yine Quaresma baskili Besiktas formasiyla degistirmesi aklimizda kalan anilar.Ikinci turda yine bir Portekiz takimi cikarmi bilmem ama iki senede bir oralara gitmek hepimize iyi geliyor.

6 Aralık 2010 Pazartesi

"Milliyet Geleneksel Yılın Sporcusu" Anketi

Milliyet gazetesinin her sene düzenlemiş olduğu "Geleneksel Yılın Sporcusu" anketinde bu sene 57. si düzenleniyor. 2010 Yılının spor adamı ve futbolcusu kategorilerinde 2 Beşiktaşlı yer almakda.

Yılın spor adamı adayı;
Voleybol Federasyonu Başkanı Erol Ünal Karabıyık
http://www.haber1903.com/besiktasli-baskandan-yildirim-a-sert-yanit_3_43880

Yılın futbolcusu adayı ; Fabian Ernst


Oylarımız ile destek verip Beşiktaşlılara hak ettikleri ödülleri kazandıralım!
Oylarımızı kullanabilmek için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz.

http://www.milliyet.com.tr/anket/yilin_sporcusu2010.html

4 Aralık 2010 Cumartesi

Beşiktaş Durgun Aktı


Yasak kalktı, kavgasız gürültüsüz eski günlerdeki gibi güzel bir gündüz maçı oynanması ve galip gelmemiz dileğiyle... Haydi Bismillah..

3 Aralık 2010 Cuma

Kahpe BİZANS (!)



1991-1992 Sezonu
Tarih: 15.03.1992
Yer: İnönü Stadyumu
BEŞİKTAŞ J.K.-Bursaspor maçın başlama saati 14:00... Tribünlerde yaklaşık 40.000 bin taraftar.
(Biletli seyirci sayısı 37.ooo civarındaydı)

Bu hafta Bursaspor'u konuk ediyoruz, ne tesadüftür ki maç pazar günü ve uzun yıllardır ilk defa gündüz maçı oynayacağız. Başlama saati de yine 14:00 de... Tarih tekerrürden ibaret demişler. Aman dikkat, hakem hataları olmaz inşallah... Hak eden kazansın.

Bırakın Hayat Sizden Ders Alsın


.
Bugün Dünya Engelliler Günü. Bedensel ve Zihinsel Engellilerin Yanı sıra Düşünce ve Empati Engellilere de Kutlu olsun.

CSKA Sofya:1 Beşiktaş:2

2 Aralık 2010 Perşembe

Sofya'dan İlk İzlenimler

İş güç derken Sofya deplasmanı geldi çattı ve bizler şirkette monoton koşuşturma içindeyken maç için Sofya'da bulunan arkadaşların mesajları ile maçın başlamasına yaklaşık 5.5 saat kaldığını farkettim. Biletler cepte yola çıkmışlardı ama olsun gene de fotoğraflamışlar.
.

.
Maç öncesi şehirde dolaşırlarken gittikleri Mimar Sinan'ın yapmış olduğu, Kadı Seyfullah Efendi Camii . (Sofya'daki metro inşaatı bahane edilerek yıkılması için karar çıkartılan Sofya'nın tek açık camiisi, yapım yılı 1566)
.

.
Zagorka Bulgar birası , anlaşılan önceki gece hareketli geçmiş.
.