29 Temmuz 2012 Pazar

Spartak Moskova - FC Krasnodar

Rusya'nın başkentine yaptığımız turistik ziyaret esnasında tarihi şehri adeta 'Moskova never sleeps' şarkısındaki gibi az uyuyarak bol bol gezerken, bir tribüncü olarak aklımızda "hazır gelmişken haftasonu oynanacak herhangi bir lig maçına da gitsek, hiç fena olmaz" düşüncesi hakimdi. Ufak bir araştırma ile cumartesi akşamüstü Spartak Moskova'nın maçının olduğunu öğreniyorduk. Misafir umduğuna değil bulduğuna gider misali maç için program yapmaya başlamıştık. Zaten herhangi bir Rus takımına karşı özel sempatimizde olmadığı için bizim açımızdan sorun yoktu.

Bizim açımızdan sorun yoktu fakat Moskova'da bizi ağırlayan bayan arkadaşlarımızın "sakın Spartak maçına gitmeyin, yabancılar bilhassa esmerler için tehlikeli" çıkışı ile kış aylarında Spartak Moskovalı bir taraftarın Kafkas kökenli olduğu iddia edilen bir vatandaş tarafından öldürülmesi sonrasında çıkan olaylar ve fanatik grubun ara ara göçmenlere karşı gerçekleşleştirdiği ırkçı saldırıları anlatmaları ile bu maça gidişin sıradan bir maça gidiş kadar rahat olamayacağını ve yaşanan saldırı olaylarını anımsıyorduk. Anımsayamayanlar için bakınız: http://webtv.hurriyet.com.tr/2/12126/0/1/irkci-saldirilar-rusya-yi-karistirdi.aspx
Unutmadan kısaca Moskova izlenimlerimi de yazmak istiyorum. Yaza doğru gittiğimiz için hava akşamları 23.00 gibi kararmaya başlıyor sabah 04.00 gibi de aydınlanıyordu. Şansımıza İstanbul yağmurlu ve serin iken Moskova ise enteresandır çoktan yaza girmiş ve hatta bildiğimiz sıcaktı. Şehir merkezinde gezerken tanık olduğumuz lüks mekanlar, araçlar ve modayı yakından takip eden gençler sayesinde adeta zengin bir Avrupa şehrindeydik. Meşhur Kızıl Meydan, koca şapkalı asker ve polis üniformaları ile Rus Kiril alfabesi yazılarını görmesek aklımızdaki komünizmden geriye hiçbir kalıntı kalmamış diyebiliriz. Moskova pahalı bir şehir ayrıyeten çok fazla Kafkas kökenli insan vardı, geneli ise vasıfsız işlerde çalışıyor. Şehirde İngilizce bilenler çok çok az, Türkiye'de olduğu gibi genelde gençler biliyor.

Bazı caddeler bizim eski Asmalımescit tadında cıvıl cıvıl, gece hayatı hareketli, mekanlar ve dekorlar, çalan müzikler cidden güzeldi. Kapılarda sıkı kontroller olmasına rağmen gıcık olduğumuz "dam" sorunu yaşanmıyor. Kılık kıyafetiniz düzgün olsun, içerde yaramazlık yapılmasın yeterli. Eğlenmeye gelen insanların ekonomik durumları da iyi olduğu için, Rusya dendiğinde hepimizin aklına gelen o malum sıcak kanlı hadiselere de denk gelmedik. Zaten güvenlikler sert, aynı zamanda kibar oldukları için mekanlar kontrolleri altında. Metro vagonları eski olsa da duraklarda 2-3 dakikadan fazla beklenmiyor hatta eski vagonlara ve o görünümlerine göre çok çok hızlılar, yeraltından çıkmadan diğer hatlara aktarma yapılabiliniyor, adeta örümcek ağı gibi şehri sarmış. İlk başlarda alfabenin de farklı olmasından dolayı zorlansakda sonradan çözüyorduk. Müzeyi andıran çok güzel istasyonları var. Caddeler geniş olduğu için alt geçitler kullanılıyor, mesela eğer yol kenarına gelirseniz eski kötü arabalar hemen ardı ardına sıralanıyor. Zaten kaldığımız sürece resmi taksi yazılı araçta göremedik. Araçlarda taksimetre olmadığından dolayı, gideceğiniz yere önerecekleri ücrete kesinlikle pazarlık yapmanızda her zaman fayda var. Adeta otostop çekeni alırım, cep harçlığımı çıkarırım havasında bir durum oluşmuş.

Bize eşlik eden (fakat futbol ile ilgilenmedikleri için) kız arkadaşlarımızın yardımlarına rağmen Spartak Moskova'nın adeta şehrin bir diğer ucundaki resmi ürünler satan dükkanını bulana kadar epey yürüyor ve zorlanıyorduk. Bunun üstüne birde dükkanlarında kayda değer bir ürün bulamamanın hayal kırıklığı sonrasında hem anı olsun, hemde anıdan çok kamufle olabilelim diyerek birazda zorunlu olarak ben yazlık bir atkı alırken arkadaşımda birer adet t-shirt ve şapka alıyordu. Açıkcası ürünlerin geneli hem kalitesiz hemde aşırı pahalıydı. Maç biletlerinin de burada satıldığını öğrenince görmüşken alalım dedik. Çalışanlar curvasud tribününe bilet satışı olmadığını, curvanord tribününde de fanatiklerin yer aldığını ikaz ederek bize ya numaralı yada maraton olarak tabir ettiğimiz yerleri önerdiler.

Metro ile stadyuma en yakın istasyonda inerken etraftaki polislerin sayısı görülmeye değerdi. Maça fazla bir ilginin olmamasına rağmen stadyuma 15-20 dakikalık sıkı bir yürüyüş mesafesinde bile bu kadar çok polisin ve askerin ara sokaklarda sıkı önlem aldıklarını gördükçe açıkcası korkmadık değil. Halbuki biz anlatılanları biraz hafife almıştık. Kapılardaki polislerin üst aramalarından yabancı olduğumuz için daha rahat geçip içeri girdiğimizde 80 bin kapasiteli tribünlerin çoğu boş ortalama 15 bin civarında kalabalık varken polis sayısı ise görülmeye değerdi. Curvanord tribünündeki fanatikler maç boyunca güzel kısa tezahüratlar yaptılar. Öğrendiğimiz kadarıyla konuk takım Moskova'ya 1.350 km uzaklıkta bulunan bir şehrin orta ayar bir takımıymış. Kendilerine ayrılan yerde de 50 civarındaydılar. Yakın olduğumuz için maçın başlarında seslerini duyuyorduk fakat maçın başında üstlerine gelen yakıcı etkili güneş ile yedikleri erken gol sonrası bir daha sesleri çıkmayacaktı. Maçı kırmızı beyazlılar 4-0'lık net ve rahat bir oyunla kazanırlarken bizde 85. dakika da kalabalığa kalmadan metroya doğru yürüyüşe geçiyorduk. Dışarda metroya kadar sağlı sollu dizilmiş kasklı askerler ve atlı polisleri görünce bunlar kimi koruyor demeden edemedik. Ev sahibi taraftarın taşkınlık yapmaması için alınan önlemler bizi cidden şaşırtıyordu. Sıradan ligin başındaki önemsiz bir maç böyle oluyorsa demek ki derbi maçları nasıldır demeden edemiyorduk.

Hiç yorum yok: