31 Ekim 2010 Pazar
Ekim Ayı Dert Ayı
.
Ligdeki son üç maç ve aradaki Porto maçı kaybedilmiş, hafta içinde Mersin'le oynanan Türkiye Kupası eleme maçı ise güç bela kazanılmış olmasına rağmen hala alkışlarla karşılıyorsak Beşiktaş'ı, sevdiğimizdendir sadece. Yoksa ortada alkışa değer bir kaç hareket dışında doksan dakika içerisinde görülen bir şey yok. Guti'nin enfes ara pasına yetişen İbo'nun beklenmedik şıklıktaki ortasıyla Bobo'nun ayağından gelen gol. Necip'in yürekten çabası, kendi kendine hem attığı hem attırdığı (!) gol. Ersan'ın bir kartal gibi göklere hakim olarak hava topu bırakmaması... İki golü erken bulunca maçın farka gideceğini beklerken, ikinci yarıyı bütünüyle stres altında geçirdik. Tribünlerin ısrarına rağmen üçüncüyü bulamayıp rahatlayamadığımız gibi uzatma dakikalarında da iyiden iyiye kapanmış görünmemize rağmen öyle bir pozisyon verdik ki resmen ayıp.
.
Ekime kadar ki maçlarda hem oyun hem de skor olarak tatminkar sayılırdık. Eksiklerimiz elbette vardı ama üstesinden gelinecek gibi görünüyordu. Ekim ayıyla beraber düşüş içine girildi ve bu akşam ay içerisinde ligdeki ilk galibiyetimizi almış olduk. Son günde olması da maindar oldu. Sezon başı "Bana stoper lazım" diyerek Ferrari'ye yol göstermesine rağmen sözü dinlenmeyen Schuster'in ne derece haklı olduğunu gördük bu ay. Forvetsiz hep "Bobo'm sağolsun" diyerek her maçı kurtaramayacağımızı da. Bir sürü birbirine benzer oyun kurucu orta saha oyuncumuzun Guti'nin gölgesi olamayacağı ve Quaresma'nın enerjisine ne denli ihtiyaç duyulduğu da açıkça anlaşıldı. Üst üste yaşanılan sakatlıkların payı da yadsınamaz elbette bu düşüşte.
.
Bu galibiyet ile birlikte dertlere son vermiş değiliz henüz. Dokuz puan kaybından sonra ihtiyacımız olan bir galibiyet elde ettik ve şimdi Perşembe günü oynanacak olan Porto maçını bekliyoruz. Sonrasında lige şimdiden havlu atmış olan Kasımpaşa ile oynanacak olması da bizim için bir avantaj. Porto maçından alınacak bir puan bile grupta şeklimizi şemalimizi belirler. Tabi evlere şenlik defans yapmaz, kaleye şut çekmeyi unutmaz isek.
Beşiktaş: 2
Sivasspor: 1
30 Ekim 2010 Cumartesi
Beşiktaş - Mersin İ.Y.
.
"Beşiktaş seninle donmaya geldik, Beşiktaaaaş..." diye bağırarak yürüyordu Dolmabahçe'nin ağaçlı yolundaki bir grup. Hava hakikaten de dondurucuydu ve kapalı tribünde bile alt katta yüzümüze zaman zaman yağmur damlacıkları vuruyordu. Beşiktaş da dondurucudan çıkan oyun kurucusu Yusuf'la çıkmıştı Mersin karşısına. Sahi bir Yusuf vardı değil mi? Sahada gençler ve yalşlılar vardı., arasındakiler de kulübede. Maç için ite kaka iki gol bulur, formalite gibi görünen bu maçı da rafa kaldırırız diye düşünüyordum. İlk yirmi dakika sonrasında fikrim değişti ve tribündeki herkes gibi '1-0 olsun bizim olsun', geç olmadan evimize gidelim zihniyetine büründüm.
.
İkinci yarı başladığında susmak bilmek kalabalık, işin b.kunun çıktığının farkına vararak sahaya bu mesajı ileten tezahüratlarla desteğe devam ederken sanki sahadakilerin maçın uzatmaya gideceğinden haberi yok gibiydi. Nitekim hakemin doksan dakikanın bittiğini gösteren düdüğüyle tribündeki ziniyet "penaltılara kalmasa bari" moduna döndü. Kimse turdan şüpheli değildi de neredeydi bu tur? Rakip on kişi kalmış, golü atmaya niyeti yok. Mersin'den gelen ve şaşırtıcı bir şekilde kale arkasını dolduran taraftarlarının bile ümidi yok belki de. Zaten o kadar rüzgar ve yağmur yediler ki "Ulan gruplara kalır da bir İstanbul takımı ile daha eşleşirsek bu yol çekilmez. Bitse de gitsek sıcak memleketimize" diye düşündüklerinden bile şüpheliyim.
.
Sahada ayakta kalan nadir futbolcularıdan Guti kaleyi bulmayan (!) şutunda kilidi açan isim olarak bu fırtınalı gecenin mutlu sonla bitmesine de ön ayak oldu. Peşi sıra iki gol daha bularak geç ve güç bir şekilde maçı çeviren Beşiktaş gruplara kalmayı başardı. İlk kez İnönü'de ilk on birde çıkan Fatih Tekke golü bulamadan oundan çıkarken, oyuna sonradan dahil olan Holosko Fifa oyunlarındaki gibi gol atma niyetinde olmalıydı ki sürekli topla birlikte kalecinin içinden geçmeye çalıştı durdu.
.
Son bir not; "Beşiktaş'ın çocuğu Allen Iverson" tezahüratı hrm bir hoşgeldin hem de o sıfatın sahibine güle güle mi demekti çözemedim şahsen.
.
Beşiktaş: 3
Mersin İ.Y.: 0
1 Ekim 2010 Cuma
Ekime Kadar
.
Öyle bir Beşiktaş izliyoruz ki bu sene rakip kim olursa olsun, maç nerede olursa olsun, sahadaki on bir nasıl olursa olsun rahatız. Beşiktaş'ı izlerken gole olmasa da futbola fazlasıyla doyuyoruz. Erken açılan sezonda erken form tutup sonra düşüşe geçileceği beklenir takımdan. Ekime kadar olan maçları dün akşam itibariyle bitirdik. Tek yenilgimiz var o da ders niteliğinde. Kaldı ki o maçta da ilk golü bulan taraf olsak durum farklı olabilirdi ama dedik ya bahanemiz yok bu sene. Kazansak da kaybetsek de sahada futbol izliyoruz. Kimseye kötü demeye dilimiz varmıyor. Ertesi maç mahçup edebiliyor adamı (Ör:Hilbert). Biri var ki ona da çok kızıyoruz. Şu takıma gelen yıldızlar kadar parlak olduğunu biliyoruz. Bekleyip duruyoruz. Oynamadığı zaman hiç aramıyoruz ya ben ondan korkuyorum. Sönüp gitmesin, sezon sonunda kaldırılacak kupaların kulbunun bir ucundan da o tutsun, illi Takım'ın kaptanı yine o olsun istiyorum.
.
Quaresma oynadığı azıcık süre içinde bile farkını hissettirdi. Vurduğu gol olsa yine bir Avrupa maçında kilidi açan isim olacaktı ama bu sefer sakatlanıp çıkarak yerini bıraktığı isime devretti o anahtarı. Guti görünümlü Ernst sayesinde golü bulan Holosko daha sonraki pozisyonları da kendi gole çevirip, 'kral yapmam, kral olurum' zihniyetine bürününce kaçan pozisyonlarla beraber galibiyeti de kaçıran taraf oluyorduk az kalsın. Neyse ki sahneye Bobo çıktı ve üç puanı getiren golümüzü atarken Avrupa Kupalarında attığı 11 golle de zirveye yaklaştı (Oktay 13 gol). Bence bu sene oynanacak maçlarda da geçeceğe benziyor.
.
Dünkü maçın taktik anlayışı ile ligdeki Beşiktaş'ın oyun mantalitesi oldukça farklıydı. Schuster'in kimseyi küstürmeden yapmaya çalıştığı rotasyonun başarısını gelen gollerde yaşanan sevinç tablolarında bile görmek mümkün. Sahadakilerle kulübedekiler sarmaş dolaş olurken golün kimin attığını bile unutuyor insan. Bir senede kadro fazlasıyla değişmeden takımın oyununun nasıl böyle değiştiğini açıklamak için kelime bulmak zor. Avrupa'da Ekime kadar olan maçlardan alnımızın akıyla çıktık. Bundan sonraki maçlar nereye kadar gider derseniz, bu Beşiktaş karşısına çıkan rakibi terlettiği müddetçe biz de soğuk havaları bitirip yaza doğru ısınan havalarda hala Avrupa maçlarımızı izlemeye devam ederiz.
.
Rapid Wien: 1
Beşiktaş: 2
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)