30 Eylül 2011 Cuma

Puansız Oyun



Kendine bakmadan rakibini küçümseyen bir takıma karşı kendini çok iyi bilen bir ekip olarak sahaya çıktı Beşiktaş. İngiltere'de dengesiz skorlar almaya alışmıştık. Ya sürpriz galibiyetlerle dönüyorduk ya da hiç hatırlamak bile istemediğimiz skorlar çıkıyordu karşımıza. O zamanki rakipler hep bildik, başa güreşen İngiliz takımlarıydı. Bu akşam ise Premier ligin tazelerinden sayılan ama sezona da iyi başlayan bir Stoke City vardı rakip olarak.

Kolay bir galibiyet alacaklarını düşünseler de bunu sadece duran toplardaki ve uzun taç atışlarındaki hava hakimiyetiyle elde etmeye çalışan İngilizlerin karşısında topa hakim olduğu dakikalarda sürekli pas yaparak pozisyon aradı Beşiktaş. Bunda da başarılı oldu ve Hilbert'le golü buldu erkenden. Skor üstünlüğü bir müddet sürdürebilseydik oyunun gidişatı daha farklı olabilirdi ama sadece iki dakika sonra yine bir hava topu mücadelesi sonrasında Crouch'un leylek gibi ayaklarından birini sokmasıyla denge geldi skora.

İkinci yarıda dakikalar Stoke City'nin galibiyet için gittikçe yüklenmesiyle ilerlerken uzaktan şutları ve hava topları dışında pek de organize atak geliştiremediler. Direkten dönen bir top bizim için şans anı olurken aynı şekilde Quaresma'nınki de onlar için öyle oldu. Quaresma adam eksilttiği pozisyonların hemen her seferinde kaleyi denemektense arkadaşlarını düşünse, gole daha çok yaklaşır belki de kucaklaşırdık. Maç boyunca adamakıllı bir kez topla buluşabilen Edu'nun yerine Mustafa Pektemek ya da baştan Holosko olsaydı demek falcılıktan öteye gitmez ama Beşiktaş'ın forvet eksikliği açıkça göze çarpıyordu. Takım oyunu defanstan başlayıp orta alan yardımlaşmasıyla üst seviyeye çıkarken uzun defansın arasında pozisyon üretmekte zorlandık.

Her şeye rağmen puanla dönebileceğimiz bir Avrupa deplasmanından Fransız hakemin yarattığı bir penaltı sebebiyle puansız ayrıldık. Oyuna geçer not, tribündeki renktaş ve vatandaşlarımıza tam puan vermek lazım. İstanbul'dan aynı şekilde biz onları puansız göndeririz. Hatta yüksekten uçanların aklını alır öyle yollarız memleketlerine.

28 Eylül 2011 Çarşamba

Haydi KARA KARTAL...


Beşiktaş'ımızın UEFA Avrupa Ligi'ndeki 2. maçı 29 Eylül Perşembe günü Stoke City'nin sahasında TSİ 22:05'te başlayacak. Karşılaşma Star TV Türkiye kanalı tarafından naklen canlı yayınlanacak. Grup lideri olarak çıkacağımız bu maçı da kazanarak, Dinamo Kiev'den geçen senenin rövanşını almaya 6 puan ile gitmeyi umuyoruz.

25 Eylül 2011 Pazar

1-0 Olsun



Bursa'daki mucizeden sonra İnönü'de zorlanmadan üç puanı alacağımızı düşünmüştüm ama yanıldım. Antalyaspor güçlü ve hocasıyla da kadrosuyla da ligin istikrarlı takımlarından biri. Kapanarak 'puan veya puanlar' alma mantalitesinden çok kendi futbolunu ortaya koyarak oyuna ortak olma amacındaydılar yine. Maçın her anında, özellikle de son bölümlerinde bu istekleri açıkça görüldü. Maçtaki bütün dengeyi bozan Ali Turan'ın dengesiz müdahelesiyle kazanılan penaltı sonrası ele geçirilen skor üstünlüğü oldu. Gerisi tamamen dişe diş.

Tribünlerin ikinci golün gelmesi için yaptıkları tezahürat, Pektemek-Edu değişikliğiyle sonuç verebilirdi ama Brezilyalı oyunda kaldığı süre içerisinde yakaladığı fırsatlarda topu filelerle buluşturamadı. Antalya'nın da aradığı golü bulamadığı gecede mucizevi değil sıradan bir skorla sahadan galip ayrılan taraf olduk. Guti'siz bir maçta daha kurgusal anlamda yaşadığımız sıkıntılar göze çarparken takımın en önemli isminin yine Egemen olması da düşündürücü.

Bir diğer düşündürücü durum da tribünde göze çarpan boşluklar. Tabi ki bunu düşünen, düşünürken de neden sonuç ikişkisi kurabilenler azınlıkta.

Beşiktaş : 1
Antalyaspor : 0

( Simao 10' *Pen )

22 Eylül 2011 Perşembe

‎87 Sivok, 89 Holosko.. Şikenin Rengi 'Cart Curt' Diyenler, Hayırdır Ne İş?


Gecenin özeti; Beşiktaş'ımız karşısında Bursaspor'un 87. dakikaya 1-0 önde girdiği karşılaşmada 2 dakika içinde 2 gol yiyerek, Seyrantepe'de oynanacak Galatasaray-Eskişehirspor karşılaşmasında, Kırmızı Şimşeklerin sahaya lider olarak çıkmasını sağladı. Hayırdır ne iş???
"Anlayan anladı!!!"

Uzun uzuna maçı yorumlamanın ötesinde bu akşam ki galibiyet. Bu yüzden inceden mesaj verelim, yıllardır ağızlarından düşürmedikleri şikeye gönderme yapalım istedim. Alınan galibiyet ile zaten kafalar kıyak... Tatlı yiyelim tatlı konuşalım.. Severiz "kestane" şekerini hepimize afiyet olsun..

18 Eylül 2011 Pazar

Geçmiş Olsun Durucuk !!!


Çarşı Ezip Kaçan Şoföre Karşı !

Beşiktaş'ın taraftar grubu, tribünün 3 yaşındaki maskotu Duru'nun ayağını ezip, kayıplara karışan otobüs şoförünün bulunmamasına tepki gösterdi.

Beşiktaş ile Maccabi Tel Aviv arasında perşembe günü oynanan futbol maçında tribünlerdeki bir pankart dikkatleri çekiyordu. Siyah beyazlı ekibin ünlü taraftar grubu Çarşı imzalı "Geçmiş Olsun Durucuk" pankartı flamaların ve bayrakların arasında sallanıyordu. Çarşı'nın, tribünün maskotu olan 3 yaşındaki Duru'yu anmasının nedeni ise geçirdiği bir kazaydı.

DÜŞÜK AYAK TEHLİKESİ
Tribün liderlerinden Ali Pektaş'ın kızı olan Duru'nun sol ayağının üzerinden, 9 Ağustos akşamında bir otobüsün tekerleği geçti. Şoför arkasına bile bakmadan kaçarken ayağın büyük bir bölümü tamamen parçalandı. Anne Meltem Pektaş, "Ortaköy'den alışveriş yapmış Beşiktaş'a doğru yürüyorduk. İftara yetişecektik. Duru babamın elinden tutarak yürüyordu. Bir anda otobüsün kaldırıma doğru çıktığını gördüm. Arkası kızımın sırtına vurdu. Ancak ayağı altında kaldı" diye anlattı. Kızının tribünün maskotu olduğunu dile getiren baba Ali Pektaş da "Güzel gözlerine ve sarı saçlarına nazar değdi" diyor. 10 gün sonra bir doku nakli daha yapılacağını kaydeden Pektaş, kızının sağlık durumunun ciddiyetini "Kopan tendonları 4 yaşına gelmeden dikilemiyormuş. Bunun için bir yıl daha bekleyeceğiz. 15 gün sonra kancaları alıp kemiklerin kaynayıp kaynamadığına bakacaklar. Ayağa ne zaman kalkacağı belli değil. Düşük ayak olma tehlikesi de var" diye anlattı.



UEFA'DAN ÖZEL İZİN
Bir aydır hastanede binlerce Beşiktaş taraftarının Duru'yu ziyaret ettiğini söyleyen Pektaş, pankartın hikâyesini de "O pankartı da Antalya'daki dernek hazırlatmış. Getirdiler, ancak federasyon hiçbir pankart açılmayacağını bildirdi. UEFA'dan özel izin almak zorunda kaldık. Gözlemci pankartı gördü ve imza attı. Maçta açılan tek pankart kızım Duru içindi" sözleriyle anlattı. Ailenin avukatı Nazif Koray Kırca ise en geç salı günü İETT ve Büyükşehir Belediyesi aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açacaklarını söyledi.


10 Eylül 2011 Cumartesi

Eti:2 Ülker:1... Beşiktaş:0



Hani bazı Avrupa Kupası rövanş maçları vardır, ilk maç deplasmanda farklı kaybedilmiş olsa bile takım maça öyle bir başlar ki turu geçeceğinize inanırsınız. Fazla sürmez ve erken yenen gol sonrası maç anlamsızlığa bürünür. 'Bitse de gitsek' moduna geçen futbolcular, mesai doldurmak için oynarlar ve ne orada olanlar ne de ekran başındakiler keyif alamaz. İşte bu akşamki maç daha takım ilk golü yemeden o hale bürünmüş gibiydi. Takım bildik isimlerle kurulu. Sadece defansta Egmen, ortada Veli Kavlak yeni. Onlar da sırıtmıyor. Egemen zaten hiç sırıtmıyor, hep bir ciddiyet içinde işini yapıyor. Her topa ya ayağını ya kafasını sokuyor. Bireysel olarak iyi ama ikili olarak Toroman'la anlaşmaları da lazım. Zira ilk yarıda çok net iki üç pozisyonu rakibin son vuruş kabiliyet eksikliği ve Cenk'in kurtarışı ile atlattık. Yanlış görmediysem frikikte de Egemen topa kafasını sokunca gole sebep oldu ve geriye düştük. Neyse ki İsmail'in çaldığı topla bulduğumuz şansı Almedia değerlendirerek ikinci yarıya taşıdı ümitleri.

Biz zaten ümitlerimizi taşımaktan yorulduk bu takım sayesinde. Hiç bir ikinci yarıya garantilenmiş skor, yedekleri görme hevesiyle başlayamadık. Son dakikaya kadar taşıdık ümitlerimizi, çıkan oyuncuların yerine girenlere bağladık umutlarımızı. Biz düğümü çözemeden bıçak gibi kesen de kendi evladımız oldu. Yaramaz diye evden kovduğumuz velet yapıştırdı topu filelere. Bir ikinciyi daha getiriyordu peşine ama 'Kral yapmayacaksıni kral olacaksın' tarikatından arkadaşı Serdar buna engel oldu. Sonuçta tatsız tuzsuz başlayan maçın faturası da keyifsiz oldu. Sıfır elde var sıfır hızlıca dönüyoruz İstanbul'a. Zira Salı akşamı İsrailliler geliyor. Rövanşı da yok o maçın. Yendik yendik yoksa yine gruptan çıkmak için onun bunu yenmesini, ötekinin berikine kaybetmemesini falan bekleyeceğiz ilerde.

Bu arada biz bütün bunları düşünürken Fink Samsun'da asist üstüne asist yaparak takımının galibiyetinde rol oynuyor, bizdeyken golü unutan Nobre Ankara'da bir doksan dakikaya iki gol sığdırıyor, maçın son golünü frikikten Serdar Özkan atıyordu. Kalede de tanıdık bir sima; Hakan Arıkan...

Eskişehirspor:2
Beşiktaş:1

( Almeida 45' )