.1991 Mart ayının son günü de kışa veda edercesine güneşliydi bugün gibi. Bu güzel havayı değerlendirmek için ailece dışarı çıkma planları yapıyordu annemle babam. 90 Model bir Doğan almıştı bizimkiler ve ona binip dolaşacaktık. Ben ise Pazar gününün en güzel saatlerini odamda radyo başında geçirmek üzere hazırlıklarımı tamamlamıştım çoktan. Beşiktaş'ın Ankara'da Gençlerbirliği'yle maçı vardı ve bayraklarla, örgü iplerle süslediğim odamda maçı dinleyecektim tek başıma. Odamın kapısında durup "Haydi hazırlan, çıkıyoruz" dediğinde annem, maçı dinleyemeyecek olmanın üzüntüsüyle duvardaki Beşiktaş posterlerine bakarak çıkışımı hiç unutamıyorum.
.Araba ile giderken gözüm hep saatteydi. Arabada radyo, kasetçalar olmadığı için skordan bihaber olarak geçiyordu dakikalar. Ne zaman bir kırmızı ışıkta dursak pencereyi açıp yanımızdaki arabanın kolonlarından maç ile ilgili bir kaç cümle duyabilmeyi ümit ediyordum. O gün nereye gittik, nerede ne yedik hiç biri hatırımda değil. Artık maçın sonları yaklaşmışken yürüyüş yaptığımız bir parkta iki adamın el radyosundan maç dinlediğini fark edip onlara doğru koşuşum, "Amca Beşiktaş maçı kaç kaç?" diye soruşum ve aldığım cevap sonrasında duyduğum mahcubiyet ile üzüntü karışımı hislerle bizimkilerin yanına dönüşüm hala hatırımda. 2-0 mağlup durumdaydı Beşiktaş, o haftaya kadar namağlup olan Beşiktaş yeniliyordu...
Çocuk aklımla suçu kendimde bulmuştum. Sene başından beri bütün maçlarını takip ettiğim Beşiktaş o gün ben radyodan dinlemediğim için yenilmişti. Yoksa Beşiktaş yenilmezdi ki...
.Namağlupluğunu kaybeden Beşiktaş kalan maçlarından hiç birini kaybetmedi ve o sene yine şampiyonluğa ulaştı. Ertesi sene de, benim hayatımda ilk kez Dolmabahçe Stadı'na ayak bastığım sene, şampiyonluğa namağlup olarak kavuşacaktı. Yenilmiyordu Beşiktaş o zamanlar. Sadece çocuk aklımla ben değil, futbolu bilen herkes öyle diyordu; 'Yenilmez armada'.
.Bu gün hava kışa 'hoşt' dercesine yine günlük güneşlik ve öğlen vakti Beşiktaş'ın Ankara'da Gençlerbirliği'yle maçı var. Birazdan hanımla beraber annemlere kahvaltıya gideceğiz. Muhtemelen sonrasında da bu güzel havayı değerlendirmek için çıkıp dolaşırız. Maç saatinde hala dışarıda olursak ve ben parkta maçı dinleyen iki kişiye doğru ağır adımlarla yaklaşıp skoru sorarsam alacağım cevaptan korkuyorum. Bu sefer suçu da kendimde aramam.