26 Ağustos 2011 Cuma

İte Kaka Gruplara



Böyle maçların rövanşları ne oynanası, ne izlenilesi, ne de yorum yazılası gelir. Skor ne olursa olsun turu geçmemize yetsin de bir an önce bitsin istenir. Dün akşam da yağmurun da etkisiyle iyice motivasyon düşüren müsabakanın son on dakikası alışılagelmiş Beşiktaş maçlarının stresini yaşattı hem takıma, hem de milyonlarca Beşiktaşlıya. Garibim Carvahal de beklemediği bir on dakika yaşamıştır dün gece. Tepeden inme geldiği takımın başında ikinci resmi maçına çıkan hoca taktik bile vermeden "Çıkın oynayın" dese, bu turun güle oynaya geçilmesi lazımken saniyeleri sayarak geçirdik maçın son anlarını. Olmaz ya yine de geçmişte yaşadığımız kötü hatıralara bir yenisini ekler miyiz diye bekledik hakemin son düdüğünü.

Şimdi 2. torbadan katıldığımız kura sonucu yeni rakiplerimizi bekliyoruz. Bu sene hafta içi maçlarına UEFA ve Türkiye Kupası'nın yanı sıra epey bir lig maçı da eklenecek gibi. Haftada üç maçlı geçecek aylarda kadro zenginliği lazım. Sezon daha başlamadan bir geriden bir de ileriden önemli iki oyuncumuzu kaybetmiş olmamız bunun önemi daha açık bir şekilde ortaya koyuyor. Dün akşama dair görülen ucuz kartlara da değinmek lazım. Neredeyse gördüğümüz kartların tümü itirazdan. Üstelik birinde kaptanımız oyun dışı kaldı. Hakemin kötü yönetiminin de payı olduğunu kabul etsem de bu takımın formasını giyen bir oyuncunun daha dikkatli olması gerektiğini düşünüyorum.


Alania Vladikavkaz:2

Beşiktaş JK: 0

23 Ağustos 2011 Salı

Bu Ülkede Futbolun da Anasını $ike'rler...


.
Önce şike davası, ardından yönetimimizin taraftara göstediği tutum sonucu %33 küsürlük kombine zammı, en sonunda bugün görüşülmeye başlanan play-off saçmalığı. Şimdiye kadar dilimize de kalemimize de sahip çıkmaya çalışıp kötü söz kullanmamaya, eleştrilerimizin dozunu ayarlamaya çalıştık ama artık ülke insanını futboldan soğutmak için elinden geleni ardına koymayanlara söyleyecek başka söz bulamadık. Kimse kusura bakmasın...
.
Zaten son yıllarda yönetimsel bazda yapılan yanlışlar sonucu Beşiktaş'ın geldiği konum fazlasıyla canımızı sıkıyor. Göz boyamaya yönelik tranferler, ilerisi düşünülmeden atılan adımlar, mali borçlanma, sportif başarısızlık, taraftara müşteri gözüyle bakış vs. Şimdi de yaz ortasında başlayıp hala sonuca vardırılamayan bir şike dosyası var kucağımızda. Kimin ne yaptığının, kimin neden içerde olduğunun belirsizliği, ligin başlamasına az kala fikstür bile çekilememesi de cabası. Marka değerinden bahseden yetkili abilerimiz de bu değeri kurtarmak için ligi play-off sistemine çevirmeye çalışıyor.
.
Biz hala tribünlerde "..çayırda buldum seni ellere vermem seni..." diye çığıralım, eller sevdiğimiz futbolu çoktan alıp satmışlar da haberimiz yok bizim.

Çok Güzel Hareketler Bunlar -8-



22 Ağustos 2011 Pazartesi

Bend It Like Beckham (2002)



Bend It Like Beckham (2002):

İngiltere'de yaşayan Hint asıll bir ailenin iki kızından biri olan Jess, koyu bir David Beckham hayranı, aynı zamanda da futbol ile yatıp kalkan genç bir kızdır. Ailesinin bilhassa baskın roldeki annesinin arzusu ise "yakında evlenecek olan ablası gibi" Hintli bir erkekle tanışıp evlenmesi yönündedir. Bölgedeki kız takımında oynayan İngiliz Jules, onu birgün erkeklerle parkta futbol oynarken görünce takıma katılmasını teklif eder. Jess de ailesinden gizli olarak kabul eder. Böylece aralarında sıkı bir dostluk oluşur. Filmde böylece başlar. Konusu ve işleyişi gayet eğlenceli ve keyifli. Özellikle Hint kültürünü merak edenlere tavsiye edebilirim.
(10 üzerinden 7 yıldız)




20 Ağustos 2011 Cumartesi

İşin Özeti : Beleş Biletin Adı Değişti


Sözüm ona artık parasını veren maça gelebilecek, beleş dağıtım yok diyen Başkan'a selam olsun. Başkan bir bakıma haklı beleşe alınan sponsor biletler karaborsa tadında taraftara satılıyor.. Alıp satanlar kimler orası beni ilgilendirmez de, satın alanlar gene bu kulübü gönülden seven Beşiktaş'lı taraftarlar... (Allah bilir bu şekil kombine durumu da vardır)

Evet "eski köye yeni adet" gibi dursa da malesef yeni olan sadece "isim" ama "adet" aynı :)


19 Ağustos 2011 Cuma

Sezonun İlk Maçı, Hayırlı Olsun



UEFA Avrupa Ligi play-off turu ilk maçında Alania Vladikavkaz’ı 3-0 mağlup ederek, rövanş öncesi büyük bir avantaj sağlarken sezonunda ilk maçını oynayarak siftah yapıyorduk.
İlk resim deplasmancıların kapalının oradan geçerek eski açık tarafındaki deplasman bölümüne gidişleri sırasında çekildi. Alışık olmadığımız "sarı kırmızı" renkler bir garip duruyor..

Alkışlar ülke olarak hassas olduğumuz bir dönemde gelen bu gol sevinçlerine.. Yüreklerinize sağlık.

Tribünlerimiz ise eski tadında değil malumunuz kombinelere olan abartılı zamlardan dolayı satışlar çok çok düşük.. Biletler de pahalı olunca maça gitmek artık lüks diyebiliriz. Görsellik bağbında ise genelde hep aynı tarz çalışmalar oluyor kapalı da. Ya sallanan büyük küçük bayraklar ya da sopalı pankartlar. El emeği iyi güzel de renkler malesef genelde alakasız oluyor. Mesela dün akşamki tribün fotoğrafına bakan mavi renk ağırlığından dolayı ya Napoli der ya da Marsilya.. Sağ orta da duran "dünyanın ilk ve en büyük sömürgeci milleti" Büyük Britanya bayrağını farkeden ise M.City taraftarı İstanbulda sanır.

16 Ağustos 2011 Salı

Unutmadık, Unutturmayalım !!!


Gecenin karanlığında uykunun en tatlı anında, acımasızca ansızın gelen büyük bir sarsıntı ile altüst olan değişen hayatlar,ölümler... Toplu mezarlara dönüşen yuvalar, mahalleler. Felaket heran, her zaman, her yerde karşımıza çıkabilir, tekil olarak da başımıza gelebilir ama ya böylesi..?? Alınmayan önlemler, sorumsuzluk dahilinde yapılan ihmaller, fazla para kazanmak için değermi ??

İki dakikacık içinde kaybedilen akrabalar, dostlar bir yana, ya yıkıntılar arasında kalanlar? Ölüm ile burun buruna çaresizce kurtulmayı bekleyenlerin psikolojik durumları ?? Yaralı kurtulanların yaşama tutunma çabaları ?? Sahip oldukları maddi manevi herşeylerini toprağın altında bırakanların gelecek hayalleri?? Başa gelmeyince anlaşılmaz, ateş düştüğü yeri yakar derler bu yüzden de sık sık empati yapılmalı...

Akıllandık mı bilemem, denetim yapılıyor mu bilemem umarım bir daha ne böylesi bir doğal afet olur ne de tedbirsizlikden dolayı başka afetler. Görüp göreceğimiz en büyük felaketin 17 Ağustos 1999 depremi olmuş olmasını dileyerek, o kara geceyi unutmayalım. Bir daha insanlık adına yaşamamak, duymamak dileğiyle...

9 Ağustos 2011 Salı

Hurricane Season (2009)


Hurricane Season (2009):
Louisiana’da bir lisede basketbol koçluğu yapan Al Collins'in inancını ve özverisini anlatan bu filmin konusu gerçek hayattan alınmıştır. Yaşadıkları eyaleti vuran büyük Katrina kasırgasının üzerinden henüz 1 yıl geçmiştir. Bu büyük felaketten önce hazırda kurduğu takımı tekrar toparlamaya çalışmasının yanında diğer başka liselerden öğrencileri de kadroya dahil ederek bir takım oluşturmaya çalışacak olan koç, onları eyalet şampiyonu yapmak için çabalayacaktır. Azimle dramın buluştuğu, insanların hayatlarının zor bir döneminde birlikte elele verildiği zaman her engelin aşılabileceği konusunda izleyiciye önemli dersler veren güzel bir film.
(10 üzerinden 7 yıldız)