İlk gittiğim günlerdi, havalar güzeldi, gel gelelim iş yoktu, para da azalmaya başlamıştı... Oturduğum yerleri keşfetmekle meşguldüm bu zamanlarda, Chelsea - Stamford Bridge görülmüştü İngiltere topraklarına ayak bastığım ikinci gün.... Pek de etkilememişti beni, ürünlerin satıldığı mağaza da eh işte idare ederdi.
Bir öğleden sonra yine oldukça umutsuzca iş arama maceramın sonuna gelmiş, eve dönüş yolunu tutmuştum. Her gün farklı yollar deneyerek çevrede ne var ne yok görmeye çalışıyordum. Gerçi Fulham daha çok yerleşim yeriydi öyle hareketli bir çarşısı falan yoktu, üç metro istasyonun ortasında kalıyordu. Bu yüzden hareketten uzaktı, Thames nehrinin üzerinden gene Putney köprüsünden aşağıda bizim işte bildigimiz devlet hastanesi Hammersmith Hospital'a kadar uzanan uzun bir yol Fulham Palace Road diye geciyor; birkaç ufak tekel büfe ve market dışında göze evden başka bir şey çarpmıyordu. İşte ben de bu ana cadde üzerinde yürürken yolumu nehre doğru çevirdim ki ara sokaktan geçip paralel başka geniş bir yola gelince önüme kocaman bir park çıktı, artık alıştık her yer park burada. Ancak ileride büyük bir yapı, stat mı o? Yok canım stat olsa bilirdim, gerçi nereden bileceksin burada mı doğdun sadece 3-5 haftadır buradasın, hem yaz başı şimdi lig mig de yok....
Neyse ilerledim karşımızda Craven Cottage, Fulham FC'nin sahası; kare şeklinde sevimsiz bir yapı, çok soğuk geldi ilk anda. Tek giriş yönü nehre paralel, bu uzerinde bulunduğum cadde ; yan taraflar sanırım kale arkaları olabilir. Bu iki yan da parklarla sırt sırta, zaten sol tarafımda, stadın bitiminde hemen evler başlıyor. Diğer taraf da nehre paralel, stadın duvarının bittiği yer suya sıfır. İlginc bir şekil, yani bizim buralarda belki de tartan pist olmadığı için göz küçük geliyor bu İngiliz stadyumları. Şöyle etrafında bir tur atınca pek de minik sayılmaz. Sağıma bakıyorum soluma bakıyorum, arkama bakıyorum, ya burası bizim mahalleden farkı yok, eksiği var fazlası yok. Peki bu adamlar nasıl maça gidiyor, nerede toplanıyor? Heralde çevremde gördüğüm beş evden üçünde kombine falan vardır.
Stadyumun önünde bir heykel var, abinin biri işte eller belde, bir ayak topun üstünde, daha sonra hemen her stadyumun önünde bunlardan gördüm İngiltere'de... Mağaza var ama kapalı, akşam 18:00'de kapanıyormuş, sonra Next Game diye bir pano var, 4 ağustos diye hatırlıyorum 4 temmuz da olabilir. Pazartesi ya da salıya denk geliyordu, Fulham - Celtic oynuyormuş, hem de "friendly" diyor. Ne alaka dedim Celtic buraya maça geliyor hazırlık maçına, baktım bilet gişesi falan yok, zaten stadın önünde benden başka da kimse yok.
Ne yapıp edip bu maça gitmem lazımdı, ama nasıl, doğru evin yolunu tuttum, heralde internette yazar diyerekten... Markete de uğramak lazım eve giderken, belki yine indirime girmiş güzel Avustralya sarabı, peynir, makarna falan vardır; bu indirimler ki İngiltere hayatımı cok kolaylaştıran bir olay olarak hatırlanır hep....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder