Maç öncesi seramonide yine her futbolcunun önünde minikler dizilmişti. Quaresma önündeki down sendromlu küçük kıza o kadar içten sarılmıştı ki bizim de ona sarılasımız geldi resmen. Bazen kızıyoruz ama seviyoruz bu güzel adamı. 2009 şampiyonluğu sonrası Kuruçeşme Arena'da az bağırmadık adını. Daha o zamanlar Boğaz'ın manzarasından bi haberdi kendisi. Geldi, gördü ve kör talihini Beşiktaş'la yendi. Portekiz Milli Takım'ına çağırıldı. Performansı arttı. İstikrarı yine tutturamadı ama onu izlemek her zaman ayrı bir keyif. Daha çok şeyler bekliyoruz ondan. Sonu Guti gibi olmasın.
Trabzonspor maçının ilk yarısı müthiş tempolu ve her iki kalede yaşanan pozisyonlarla başladı. Beşiktaş da Trabzon da öne geçebilecek şansları yakalamasına rağmen gole çeviremeyince devre 0-0 bitti ama bir doksan dakikaya sığacak kadar heyecanı yaşattı izleyenlere. Beşiktaş orta sahadaki kalabalık ve güçlü adamlarıyla rakibi kaleye yanaştırmamaya çalışırken bordo mavililer sık pas trafiğiyle kaleye yanaşmaya çalışıp durdu. Quaresma'nın kişisel becerisiyle yarattığı pozisyonlar golle sonuçlanmadı ama maçın son on dakikasına girilirken kazanılan penaltıyla golü onun ayağından buldu Beşiktaş. Yıllar önce topla oynama oranında % 25 gibi düşük bir yüzdeye sahip olmasına karşın maçı 2-0 kazanan takım geldi aklımıza. O günkü gibi mahkum oynamasa da topa sahip olup gole gitmekten çok rakibin hızını kesip, hızlı toplarla atağa çıkan ve akıllı oyunuyla da skor üstünlüğünü ele geçiren bir takım vardı sahada. Hocanın pekiyi notla sonlandırdığı bir maç oldu kısacası. Darısı Avrupa Kupalarındaki müsabakalara.
Bir ayrı paragraf da Trabzonspor taraftarına. Özel davetleriyle şehire gelen renktaşlarımızı ağırlamaları, tribüne sokmaya çalışmaları son derece güzel ve alkış alan hareketlerdi. Dileriz bu tepkiyi bütün takım taraftarları da aynı sağduyuyla uygulamaya geçirebilir ve tribünler, özellikle deplasmanlar yine rakip takım taraftarlarına açılır.
Trabzonspor: 0
Beşiktaş: 1
(Quaresma 78' *pen)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder