21 Şubat 2010 Pazar

Birikim



Öğlen vakti semte gel, semtin çeşitli yerlerine dağılmış eşi dostu görmek için bir kaç mekana uğra. Bir şeyler iç, bir şeyler tıkın sonra düş Dolmabahçe'nin ağaçlı yoluna. İte kaka kapılardan geç, maça gir. WC'ye uğradıktan sonra yerine geç. Sağındaki solundaki tanıdıklarla selamlaş. Önce maçın heyecanına kapıl, sonra oyundan dolayı sinirin bozulsun. Hakem hepten devrelerini yakmana neden olsun. Yenen golle beraber bilmem kaçıncı sigaranı yak. Gelen golle haybeden ümitlen. Olmasın gitsin, olmaz olsun zaten...

Kazanmak için bugün kim ne yaptı diye düşünüyorum, bir isim bulamıyorum. Geçen hafta İbrahim Üzülmez'in isyanı vardı 'takımda herkes kendini Messi zannediyor' diye. Haksız sayılmaz. Yine bence en çok o mücadele etti. Mustafa Denizli bedensel hastalığını atlamış olsa da farklı hastalıklarından kurtulamamış gibi duruyor hala. İleriye dönük kehanetlerde bulunuyor hep ama maça dönük tahminler yapmıyor nedense.

Tribün tam bir felaketti. Skorda üstünlük sağlayamayınca maç boyu sürdü bu gidişat. Anılarımıza bir maç , içtiğimiz sigara ve biralara da üçer beşer kutu ekledik. Biriktiriyoruz dertlerimizi de kederlerimizi de...

Hiç yorum yok: